Tarih boyunca nehirler, insanları kıyılarına çekmiştir. Su, besin ve doğal kaynaklar sunarak yerleşimlerin kurulmasını, büyümesini ve uzun süre ayakta kalmasını sağlamıştır. Manastır şehri de tam olarak bu şekilde, kentin en önemli simgelerinden biri olan Dragor Nehri etrafında gelişmiştir.
Dragor Nehri, Baba Dağı’nın yamaçlarından gelen suları toplayan Diovska ve Bratindolska adlı iki küçük nehrin birleşmesiyle oluşur. Nehir, Manastır şehir merkezinden yaklaşık 4,5 kilometre boyunca akar ve toplamda 25 kilometrelik bir yol kat ederek Crna Nehri’ne dökülür. Su seviyesi mevsimlere göre değişir; yağışlar ve yer altı suları bu akışı belirler.
Kaynağında dağ nehri, aşağı kesimlerde ise ova nehri özelliği gösteren Dragor, bu farklı yapısı sayesinde zengin bir bitki ve hayvan çeşitliliğine ev sahipliği yapar. Üst kesimlerde, bu bölgeye özgü Pelister alabalığına rastlamak mümkündür.

“Dragor” adı, nehrin bilinen en eski ve en yaygın ismidir. Tarihi belgelerde bu ad ilk kez 1636 yılında geçmektedir. İsmin kökeniyle ilgili çeşitli yorumlar olsa da, en yaygın görüş, adını bir dönem bu bölgede yaşamış olan Slav kabilesi Dragovitilerden aldığı yönündedir.
19. yüzyılın ortalarına kadar Dragor Nehri’nin yatağı düzensiz ve değişkendi. Nehir boyunca oluşan bataklıklar hastalıklara yol açıyor, taşkınlar ise şehre büyük maddi ve insani zararlar veriyordu. Merkezdeki nehir yatağının düzenlenmesi onlarca yıl sürmüş ve bu çalışmalar sayesinde geniş ve düz caddeler, rıhtımlar, dükkânlar, evler ve açık pazarlar ortaya çıkmıştır. Böylece Manastır’ın modern şehir dokusu şekillenmiştir.

“Kara Köprü” çevresinde Beylerhane olarak bilinen seçkin bir yerleşim alanı kurulmuştur. Nehir boyunca aşağıya doğru, Bezisten yakınındaki köprü çevresinde ise “Dembel”, yani Tembel Çarşı olarak anılan bölgede kahvehaneler ve çayhaneler açılmıştır.
Dragor Nehri Üzerindeki Köprüler
Manastır, kurulduğu ilk günden itibaren nehrin her iki yakasında gelişmiştir. Bu nedenle köprüler her zaman büyük önem taşımıştır. Tarihi kaynaklar, 15. yüzyılda en az iki köprünün bulunduğunu ve bunların Deli Şahin ile Sungur Çavuş Bey tarafından yaptırıldığını göstermektedir. Nehir yatağının düzenlenmesiyle birlikte köprülerin sayısı artmış, bu geçiş noktaları ticaret ve buluşma alanlarına dönüşmüştür. Hatta bazı köprülerin üzerine dükkânlar inşa edilmiştir.
Bugün Dragor Nehri boyunca yürürken, Manastır’ın yüzyıllar süren gelişimine tanıklık eden bu su yolunun izlerini takip edersiniz. Dragor, şehrin geçmişini sessizce anlatan, yaşayan bir tarih gibidir.